Kentin İmgesini Çalmak
Oda Projesi, kentlerin önerdikleri ve içindeki dinamiklerin çerçeveye aldığı unsurlar üzerinden kent mekânını bir yeniden okuma denemesidir. Kentin kendi içinden, kent sakinleri tarafından üretilmiş stratejiler, yaratılmış olan durumların yeniden üretilmesi, katılımla ve “yayanın iktidarı”yla kaldırım seviyesinden bakarak farklı mekân kullanımları üzerine düşünmek için birer araç haline gelirler.
Oda Projesi, Tool8.2 grubu ile daha çok mimarlık ve şehircilik pratiğine yakın duran bu atölye çalışması sürecinde ilk kez sanat bağlamı dışındaki bir projede yer almış oldu. Oda Projesi, sanatsal üretimin hep tek ve aynı hedefe, sergilenecek nesneye odaklandığı sergiler ya da süreç içeren diğer sanatsal projelerle kıyaslandığında, kent mekanını anlamaya, araştırmaya yönelik, araştırırken verili süre içinde kendi haritasını oluşturarak, kendi noktalarını tespit ettiği bir çalışmada yer almış oldu. Sanat bağlamında daha önce yaptığı projelerde beliren, kolektiflikten hiç nasibini almamış olan sanatç› tavrının, etrafındaki dinamiklerle ilişki kurmaya yanaşmayan bireysel üretimin sıkıntısı bu atölye çalışmasının sunduğu tartışma ortamıyla hafiflemiş oldu.
Oda Projesi, bu çalışmada, kentten bir imge yaratmayı ya da kentin imgesini yeniden üretmeyi bir sanatsal strateji olarak ele aldı. Calvino’nun Teksas için sorduğu soruyu Halle kentine uyarlayabiliriz: “Halle’nin bir imgesini edinmek için ne yapmalı?”
tür sahtelik barındırıyor. Oda Projesi olarak, Halle’nin büzüşme durumuna, bize sunulduğunun aksine bir sorun olarak bakmak yerine, o durumun kendi dinamiklerini keşfetmeye çalışmayı ve o durumun içine sızmayı taktik olarak geliştir“Kent sakinlerinin yeniden ürettiği, paylaşılan bildik gerçekliğin ötesindeki yeni mekân, yani üçüncü mekân kendine dönüşlü, göçebe, arada bir mekândır ve anlık planlar üzerinden işler. Geçmiş ve gelecek arası bir yerde kendini konumlandırır”. Halle kentine baktığımızda, plancılar ve mimarlar tarafından yaratılmış bir üst söylemle karşılaşıyoruz. Bu söylem, gündelik hayata dair eylemlerle çok da uyuşmayabiliyor. Dolayısıyla bu söylemin kendisi birmeyi tercih ettik. Gündelik hayattan kopuk olarak üretilen söylemlerin sahteliği üzerine, bu sefer daha üretken olacağını, farklı katmanlar açacağını düşündüğümüz sahte kent hikayeleri üzerine yoğunlaştık. Üretilmiş bu hikayeler aynı zamanda gazete, tv gibi medyaların anonim dilinden de faydalandı. Bu anlatılar, aynı zamanda bizi davet etmiş olan kent yetkililerinin, kenti büzüşme kültürü üzerinden pazarlama stratejisiyle de oyunuyor, onu da alıp dönüştürüyor, farklı kent okumalarına neden olabilecek biçimde, kenti sunma, kentin reklamını yapma yöntemleri için de bir dizi öneri getiriyordu. Oda Projesi, sahte haberlerden hareketle kent içinde ücretsiz dağıtılan kartpostal formatında sahte ilanlar da üretti.
Üçüncü mekânı yaratmak, ya da onu, fiziksel anlamda olduğu kadar zihinsel katmanda da görünür kılmak için bir taktik olarak “sızma”yı kullandık. Sızmak, yani radyo, gazete, televizyon gibi araçları kullanmak, görünür hale gelmenin ötesinde, bir yapının içinde, sahte ya da gerçek anlatılarla “gerçekten” var olmak, var olurken de bir kent imgesi yaratmak anlamına geliyordu. Yazdığımız sahte haberler, gazete için birer haber prototipi oluştururken, yerel radyolardan birinde de haber anonsu olarak okundu. Halle’de yayın yapan Radyo Corax için bir dizi kısa program hazırlandı ve bu programlar sahte haberlerle birlikte program aralarına bir tür parazit gibi girerek yayınlandı.
Sızma taktiğinin bir uzantısı olarak Oda Projesi, İstanbul’un çeşitli turistik noktalarında, istediğiniz manzaranın önünde fotoğrafınızı çeken Polaroid fotoğrafçılarının eylemini ödünç alarak, Halle’de bir polaroid eylemi gerçekleştirdi. Halle kent haritası üzerinden çeşitli özelliklerine göre seçilmiş buluşma noktalarında Oda Projesi, o alanı kullanan ya da sadece geçip giden kişileri ücretsiz Polaroid çekmeye davet etti. Mekânların özelliklerine göre tepkiler farklılık gösterdi. Kimi yerlerde şüpheyle yaklaşıldı, daha kalabalık, meydan özelliği gösteren mekânlarda ise olumlu karşılandı. Bir fotoğrafın çekilme anı kadar kısa bir süre içinde kent mekânını ödünç alan, o mekânı, manzarayı bir süreliğine fotoğrafı çekilen kişinin kendi hikayesi ile birleştiren ve yine kente mikro dokunuşları çerçeveye alan bir eylem olarak Polaroid, Halle kentine farklı bir bakış yakalamak, kent sakinini projeye davet etmek, onunla ilişkiye geçmek için bir araç oldu. Fotoğrafın çekildiği mekân, fotoğrafı çekilen kişiye mal edilmiş oldu ve yine sahte bir biçimde, fotoğrafın tanıklığında, kent sakini çerçevelenen karenin sahibi olmuş oldu.
Büzüşen kentlerdeki boş mekân korkusundan sıyrılmak için bu yerleri geçici insan grupları ve anıtlarla doldurmak yerine ilişkilerle doldurmak bir taktik olabilir mi? Bu ilişkiler, kaldırımdan yürüyenlerin, kenti göz hizasından deneyimleyenlerin kurduğu mikro ölçekteki ilişkilerdir. Sahte anlatılar da bu mikro ve makro arasındaki ayrışımın arasında bir yerde konumlanmış üçüncü gözün, anonim dilin yeniden ürettiği gündelik yaşantıları konu edinir; efsane, dedikodu, haber arasında gidip gelerek içeri sızar.
Sahte haberler, hikâye dilini de ödünç alır. Kenti, planlar, çizimler, kesitler ve maketlerle boyutlandırmanın dışında, anlatılarla boyutlandırma seçeneğini sunar. Tool8.2’nun “geç kalmak” metaforuyla başka bir boyut açtığı gibi, geç kalınca başka hikâyeler uydurulabileceğinden, örneğin bir partiye geç kalındığında başka bir parti düzenlenebileceğinden ya da o partiye geç kalma nedeninin kendisinin başlı başına bir öneri olabileceğinden hareket ettiği gibi, sahte haber de bir tür olasılık önerisidir. Atölye çalışmasındaki, Tore Dobberstein’ın Neustadt için bir öneri olan hayali kültür merkezi projesi ZFZK, Özlem Ünsal’ın biriktirdiği kişisel haritalar, Sait Ali Köknar’ın Zielot hareketle oluşturduğu birimler, Wieland Krause’nin kelime arşivi, Ozan Adam’ın Halle filmi, sahte haberlerin açılımı olarak da okunabilir. Sahte haberlerle oluşan kavramından anlatılarla, olası bir kültür merkezinin hikâyelendirilmesi, yani düşlenmesi, onun bir imgesinin yaratılması; Zielot gibi niyete dayalı, zihinsel bir çerçeve sunan boş kutuların düşlenmesi, içinin öncelikle hikâyelerle doldurulabilir oluşu; Özlem Ünsal’ın toparladığı, Halle sakinlerinin kişisel haritalarından yazılabilecek hikâyeler, Ozan Adam’ın Halle’nin bir imgesini yakalayıp çerçevelemeye çabaladığı filmi, Wieland Krause’nin olası ve/veya hayali bir hikâyenin yazımına neden olabilecek biriktirilmiş kelimeleri, bu anlatı katmanının çokboyutluluğuyla, sunabileceği olasılıklarla, katılımcı olmalarıyla Oda Projesi’nin kurmaya çabaladığı taktiklerle doğrudan bağlantılıydı. Bu anlamda Tool8.2’nun oluşturduğu fikirlerin bir bağlantı haritası yapılmalıydı belki de. O zaman işte kentin yeni bir haritasına, hem görsel hem de zihinsel olarak yeni önerilerle ulaşılabilirdi. Bu harita, Tool8.2’nun kendi iç bağlantıları ve kentin imgesini yaratan araçların iç bağlantıları üzerine ve sunacakları yeni olasılıklar üzerine daha fazla tartışmak için bir araç da olabilirdi. Ama hiçbir zaman geç değil. (www.shrinkingcities.com)
Özge Açıkkol (2005)